26 Ekim 2010 Salı

Şoför...

   Her gün olduğı gibi bugünde takım elbisemi giyip işe gidiyor yalanıyla evden ayrılmıştım. Kimseye işten atıldığımı söyleyemiyordum. Hala takım elbise mi giyip işe gidiyor numarası yapıyordum. Büyük bir firma da üst düzey yöneticiyken ekonomik kriz bizi de hedefi  altına almıştı. Utancımdan kimseye birşey söyleyemiyor her gün işe gidiyor bahanesiyle kendime yeni bir iş bulana kadar kimseye birşey  farkettirmeden  yaşamıma devam etmek  istiyordum.
   Bu sabah da kapıyı sessizce kapatıp evimden ayrılmıştım. Başı boş sokaklarda öylece dolanıyordum. Sabah kahvaltı niyetine kendime sıcak simit  almış caddeye yürüyerek uygun bir  iş bakıyordum. Sabah vakti trafik hayli bir kalabalıktı. Trafikten nasibini alanlar oldukça sinirliydi. Sağ şeritten lüks bir araba içerisinden adamın biri bana doğrı seslendi. Bu yaşlı bir adamdı. Arabayı daha fazla kullanamayacağını ve bundan sonra yola benim devam etmemi istiyordu. Sanırım zengin biriydi ve kendisine bir şöfor arıyordu. Biraz sohpet ettikten sonra laf dönüp dolaşıp iş mevzusuna döndü. Ona işsiz olduğumu ve iş aradığımı söyledim. O da daha ben yolda yürürken bunun farkına vardığını ve bana iş teklif etmek için arabasına aldığını söyledi. Özel şöförüm olurmusun diye rica da bulundu. İyi de bir maaş teklif etti. Bende ister istemez hemen kabul ettim. Yapacaklarım sadece onu evden işe  birde uğrayacağı mekanlara bırakmak olacaktı. Bu da benim için gayet uygun bir çalışma biçimiydi. Yeni patronumu evine bıraktıktan sonra kendi evime huzurlu bir şekilde dönmüş bulunuyordum. Sabah ki ilk işimde patronumu evinden almak olacaktı. Şöförlüğü çok sevmiştim ve bu işi uzun yıllar sürdürmek istiyordum.
    Kimselere birşey farkettirmeden yeni işime başlamış bulunuyordum. Benim için sadece çalıştığımı bilmeleri yeterliydi. Gerisine zaten kimse karışamaz ve birşey diyemezdi. Evime ekmek getiriyorsam ne mutlu bana...
    Sabah sekizde patronumu evinden almış ve bir mekana uğramak için  yolumuza durmaksızın devam ediyorduk. Geldiğimiz mekanın güvenliğini uzun boylu ,kaslı  ve silahlı adamlar sağlıyordu. Burada yarım saat kadar durduktan başka bir yere uğramak üzere oradan ayrılmıştık.
Bugün tam beş ayrı mekana uğramıştık ve mekanlarda gördüğüm adamlar genellikle iri yapılı silahlı adamlardı. Sürekli silahlı insanlar ve büyük patronlar görüyordum. Sanırım yaptığımız iş yasalara aykırı tehlikeli bir işti. Günler geçiyor ve daha ne iş yaptığımı tam anlamıyla çözememiştim. Patron sadece arabayı kullanmamı ve hiç birşey sormamamı istiyordu.
     Bu sabahta erkenden yola çıktık. Patronun hem iyi dostları hemde düşmanları vardı. Tam olarak neler dönüyordu hiçbirşey bilmiyordum fakat bu işte büyük paralarla oynuyorlardı... Issız ve sessiz bir yoldan içeri girmiştik. ve birden silah sesleri gelmeye başladı. Arkamızdan bizi takip eden bir araç sürekli ateş ediyordu. Sanırım bunlar patronun düşmanlarıydı. Ateş altına alınmış ve tuzağa düşmüştük. Araba delik deliş olmuş her yeri hasar görmüştü. Hayatımız tehlikeliydi. ve bu durumdan kurtulmamız gerekiyordu. Yoksa bu saldırıdan yaralanmadan  kurtulamazdık. Karşılıkta veremiyorduk.
Bir araç  aniden önümüze çıktı.ve yolumuzu kesmişti. Artık kapana kısılmıştık ve yapacak hiçbirşey kalmamıştı. Sanırım ikimizi de silahla vurup öldüreceklerdi. Büyük bir ihtimal bunu yapacaklardı. Önümüzü kesen araçtan  siyah gözlüklü bir adam indi ve bize doğru geliyordu. Siyah gözlüklü adam aniden bizim arabanın arka kapısını açtı ve birşey demeden patronumun alnına ve göğsüne iki el ateş etti. Çok korkuyorduk ve elimizden de hiç birşey gelmiyordu. Gözlerim önünde bir insan silahla öldürülmüştü. Şoktaydım ve son  duamı etmek üzereydim.
Patronumu öldüren adam arabadan inmemi ve onlarla gelmemi söyledi. Arkadan kel bir adam gelip ellerimi bağlayıp ağızımı da bantlamıştı. Beni nereye götüreceklerdi. Hiç birşey bilmiyordum. Sadece korkuyor ve hayatımdan endişe ediyordum. Bu adamlar kim ? Patronumu neden vurdular ? Beni nereden tanıyorlar ? Bana ne yapacaklar ? Nereye gidiyoruz? hiç birşey bilmiyordum. Sadece aklıma kötü kötü düşünceler geliyordu.
  Cesedi arabanın bagajına tıkıp hızla oradan ayrılmıştık. Bu adamlar hiç birşey olmamış gibi soğuk kanlılıkla hareket ediyorlardı. Nereye doğru gidiyorduk aklımdan hep bu tür sorular dönüp dolaşıyordu... ve birden bir kaç el daha silah sesi duymaya başladım. Bu sefer de ateş altında kalmıştım. Sanırım bu adamlar ya patronumun adamlarıydı yada bu eşkiların hesabını kapatmak isteyen kendi düşmanlarıydı. Arabayı çember altına almış seri bir halde arabaya ateş ediyorlardı. Hayli kalabalıktılar. Yanımda ki soğuk kanlı adamlar korkudan tirtir titriyor ve ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Çünkü mermileri bitmiş karşı tarafa karşılık veremiyorlardı. Silahlar bir türlü susmuyor ve ateş etmeye devam ediyorlardı. Arabayı kullanan kel adam vurulmuştu. ve daha fazla arabayı kullanamayacak duruma gelmişti. Konrolsüz bir şekilde bariyerlere çarpmış ve kaza yapmıştık. Bende kafamdan fena bir biçimde yara almış ve bacağımı koltuğu arasına feci bir şekilde sıkıştırmıştım. Arabada üç kişiydik. Kel adam yaralı ve vurulmış bir halde son nefesini burada vermişti.  Patronumu vuran adam ise hala can çekişiyordu. Şu an ne olacağını bilmiyor ve bir an önce bana gelebilecek olan yardımları bekliyordum. Derken bizi silah altına alan adamlar karşımıza  geçmiş zalimce ateş etmeye başladılar. Arabayı delik deliş ettikleri yetmedi. Bizi de parçalarcasına ,şarjörlerini boşaltana dek delik deşik etmişlerdi. Nasıl bir işte çalıştığımı son nefesimi verirken anladım.. ve bunu da canımı feda ederek ödemiş oldum.
   Peki bu durumda benim günahım neydi ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder