1 Kasım 2010 Pazartesi

Düşle Gerçek Arasında...

  İnsanlar festival alanını hınca hınç doldurmuştu. Bende keyifle geçericeğim akşamın tadını çıkarmaktaydım. Geleneksel şölenin başlamasına kısa bir süre kalmıştı. Fakat bugün kendimi bir hayli yorgun hissediyordum. Biraz dinlenmek için kendime boş bir sandalye bulmuştum. Başım dönmekte ve birazda halsizdim. Geçiceğim akşamı düşünerek kendimi avutmaya ve eğlenmeye çalışıyordum.    Birden her taraf bembeyaz olmuştu. ve etrafta kimseler yoktu. Önümde sadece sonsuz bir boşluk görüyordum. Herkes nereye gitmişti ve ben buraya nasıl gelmiştim. Hiç birşey bilmiyordum. Kafam allak bullak olmuş buranın neresi olduğunu anlamaya çalışıyordum. Sonsuz bir beyazlıktan başka hiç birşey görmüyordum. Bir anda etrafı beyaz bir ışık sarmaya başladı. Çok uzağımda nokta kadar bir cisim görüyordum. ve hızla Ona doğru koşmaya başladım. Oraya varabilmek için ise sadece koşuyordum.    Koşarken kendimi bir çölün ortasında bulmuştum. Buraya da nasıl gelmiştim hiç birşeyi anlayamıyordum. Çöl sıcaktan kavruluyordu. Terler içerisinde kalmış etrafımda buğulu buğulu kumlar görüyordum. Sıcağa dayanamıyordum. Biraz daha burada kalırsam eriyip süzülebilirdim. Biraz yürümeye karar verdim. Bir yol bulurum diye yürümeye başladım. Zar zor adımlar atıyor ve bir an önce buradan kurtulmanın planlarını yapıyordum. Derken biraz uzağımda uzun kumral saçlı bir kız görüyordum. Kızın üzerinde ise uzun beyaz bir elbise vardı. Ya sıcaktan serap görüyordum. Ya da gerçekle karşı karşıya kalmıştım. Bunun gerçek olup olmadığını anlamak için kumral saçlı kızın yanına gitmek zorundaydım. Bu yakıcı sıcağa rağmen ona doğru koşmaya başladım. Ben ona yaklaştıkta o biraz daha ilerliyordu Serap mı değil mi yanına gidince anlayacaktım. Adımlarımı hızlandırdım. ve sonunda yanına varabilmiştim. Tam dokunacaktım ki...    Kendimi soğuk bir dağda tek başıma bulmuştum. Üzerimde kışlık kıyafetlerin bulunmasına rağmen soğuktan tir tir titriyordum. Neler oluyordu buralara nasıl geliyordum. Hiç birşey bilmiyordum. Sadece anlamaya çalışıyordum. Neden oradan oraya sürükleniyordum olanları bir türlü anlayamıyordum. O kadar soğuktu ki kim bilir  hava eksi kaç dereceydi. Soğuktan neredeyse nefesim donacaktı. Adım attığım anda ayaklarımın buz tutacağını zannediyordum. Çünkü yere tükürdüğüm an tükürük buz kesilmişti. Kafamı sağa sola çevirdiğim anda buranın neresi olduğunu anlamaya çalışıyor ve buradan nasıl kurtulacağımın düşünüyordum. Kafamı kuzey batı yönüne çevirdiğim an dağın zirvesinde bir kız görüyordum. Bu kız büyük bir ihtimal çölün ortasında gördüğüm kızdı çünkü aynı boylarda ve kumral saçlıydı. Havanın soğuk olmasına rağmen üzerindeki elbise bile aynıydı. Boşlukta ki beyazlıkta gördüğüm nokta kadar cisim kesinlikle bu kızdı. Peki bu kız kimdi ? Ona ulaştığım an bu olanlardan kurtulabilecekmiydim hiç bir fikrim yoktu. Ona ulaşıp bunu öğrenmek zorundaydım. Hızlı adımlarla dağın tepesine doğru tırmanmaya başladım. Bu sefer kız hiç hareket etmiyordu. Sırtı dönük sadece orada bekliyordu. Dağın tepesine çıkmak beni epey zorluyordu. Fakat onun yanına varıp tüm olan biteni öğrenmek zorundaydım... Zorda olsa kızın yanına varabilmiştim. Tam dokunmak üzereydim ki birden hızlı bir hareketle kaybolup dağın öteki yüzüne gitmişti. Bunu nasıl yapmıştı. Anlamış değildim. Neler oluyordu burada ne dönüyordu hiç birşey bilmiyordum. Birden büyük bir gürültü kopmuştu. Sanırım çığ düşüyordu. Bende bu çığın altında kalmış aşağı doğru yuvarlanıyor beyaz karların arasında kayboluyordum. Ayağı kalktığım vakitte ise...    Kendimi festival alanında bulmuştum. Ne olmuştu ki yeniden buradaydım. Ne olursa olsun buraya geldiğim için çok mutluydum. Gördüğüm o ki herşey bıraktığım gibi yerli yerindeydi. Eğlencenin tadına varıp şölenin keyfini çıkarmalıydım. Sanırım  kabus görmüş ve rüyadan yeni uyanmıştım. Tüm olanları atlattığım için derin bir nefes almıştım. Derken festival alanında, yaşdığım kısır döngüde ki kızı yine görmüştüm. Bu kızın o kişi olduğundan o kadar emindim ki, bu duruşu ve o kumral saçları asla unutamazdım. Üzerinde ki elbiserin de aynı oluşu bu düşüncemi direk doğrulamıştı. Ona doğru hızlıca yürümeye başladım. Bu sefer hareket etmiyor insanları arasında durmuş etrafı seyrediyordu. Onu yakalamama ramak kalmıştı. Hiç bir yere gidemezdi . Çünkü tam önümde duruyordu. Hafiften omuzuna dokunarak kim olduğunu ve neden karşıma çıktığını soracaktım. Bu anlamsız yolculuğun ne olduğunu öğrenecektim. Tam omuzuna dokunmuştum ki anlamsız bir tepkiyle karşılaşmıştım. Benim kim olduğumu  neden kendisine dokunduğumu soruyordu. Hatta sert çıkmış sinirli bir şekilde ısrarla cevap vermemi istiyordu. Hemen özrümü diledikten sonra arkamı dönüp giderken umarsızca kendime gülüyor kalktığım sandalyeye yeniden oturmaya gidiyordum. Kendi içimde neler yaşayıp gördüysem tüm bunların, hala ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. Kısa bir vakit sandalye de uyuklarken  bu kısır döngüyü doğrudan hayal gücümle beraber  beynime yansıtmış, Düşle gerçek arasında oradan oraya giderek sonsuz bir boşlukta kısa bir süreliğine kaybolmuştum.    Olanları bir kenara bıraktıp sadece festivalin tadını çıkarmalıydım...