29 Ekim 2010 Cuma

Köstebek...

   Bana verilen yeni görev büyük bir devlet adamını korumaktı. Şirketten aldığım bilgiye göre bana verilen bu yeni görev uzun bir süre devlet büyüğünü ,yani başkanı korumak oluyordu. Başkanın güvenliğini en iyi ve üst bir seviyede korumak artık benim yeni görevimdi. Başkanı düşmanlarından korumak ve onun güvenliğini en iyi şekilde sağlamak adına bu görevi kabul etmiştim.
   Başkan gününün  büyük bir kısmını işine ayırıyordu. Özel hayatını hep arka planda bırakıyor ve hiç bir zaman ona ayıracak vakit bulamıyordu. Ülkesini en iyi şekilde temsil etmek ve kollamak onun en büyük amacıydı. Bunu yaparken de bana ve tüm adamlarına ihtiyacı vardı. Bu aralar tek ilgilendiği konu dış ülkelerinin saygınlığını kazanmak ve karşılıklı güven birliğini sağlamak oluyordu. Kimi ülkelerle anlaşmış durumda kimi ülkelerde ona düşman kesilmişti. Bunları yaparken de halkını her zaman ikinci planda sayıyordu. Yurt dışı gezileri seminerler toplantılar bir türlü bitmiyordu. ve ben her yerde başkanın güvenliğini çok iyi bir şekilde yerine getirmekle hükümlüydüm ve bunuda çok iyi bir şekilde yerine getiriyordum.
   Bana gelecek olursak; şirket diye tabir ettiğimiz bir kurumda ,bana verilen her işi harfiyen yerine getirmek adına  burada çalıyordum. Şirketin amacı ülkeyi sömürmeye çalışanlardan korumak ve bu ülkenin kötü çıkarlarını düşünen ,gizliden satmaya kalkışan adamların önüne geçerek onlara dur demek oluyordu. Şirket her zaman haklı olmuş ve doğru yolda adımlar atmıştır.
   Başkan bugün arap ülkelerinin başkanlarıyla düzenlenecek bir seminere katılacak ve Seminerde petrol konuları konuşulacaktı.  Ülkeye girecek olan petrollerin akışını daha uygun bir fiyatta tutulmasında karar verilip ortak bir yolda hareket edilmesi masaya yatırılacaktı.
Zirvedeki görüşme olumlu geçmişti. Bundan sonra ki adım avrupa ülkeleriyle yapılacak olan geleceği dair uygulanması gereken ortak kararlar ve insanların avrupa ülkelerine daha iyi bir koşulda gidip gelebilmeleri tartışılacaktı. Bu görüşmeler günden güne devam ediyor ve kararların kısa bir zamanda sonuçlanması  planlanıyordu. Nihayetinde görüşmelerin sonuca varamamış ve ileri ki zamanlarda tekrar ele alınmasına karar verilmişti... Başkanında diğer dış ülkelerle yapacağı görüşmeler tüm hızıyla devam ediyordu.
   Artık yurda dönmenin zamanı gelmişti. Başkan; onu buralara getiren vatandaşlarını hiç düşünmüyor her zaman kendi cebini ve çıkarlarını düşünüyordu. Ülkeye gösteriş amacıyla sözde yapmış olduğu yeniliklerden ve yapacağı çalışmalardan bahsediyor işini de her zaman düzgün bir şekilde yaptığını dile getiriyordu. Bu ülke için varolduğunu ve bu ülkenin en güzel yerlere geleceği için and da içmişti. Ona göre ülke çok iyi bir şekilde yönetiyordu.
Fakat ülkenin durumu içler acısıydı. Ekonomi günden güne çöküyor insanlar aç sefil bir halde evlerinde çaresizce oturuyordu. Okuyanlar iş bulamıyor çalışanlar işlerinden oluyordu. Ülkede yaşayan tüm insanlar mutsuz, ümitsiz bir halde bu durumun düzelmesi için birşeyler yapmak istiyor ve bu kötü gidişatın da düzelmesini istiyorlardı.
   Başkan miting için son hazırlıklarını yapıyordu. Her zaman olduğu gibi halkına işini doğru bir şekilde yaptığını söyleyecekti. Bu durumda da insanların gözlerini boyuyor olacaktı. Bu miting de benim görevim ise onun isteklerini son anâ kadar yerine getirmek ve her zaman güvenliğini düzgün bir şekilde sağlamak olacaktı. Kim ne yaparsa yapsın ,ne derse desin ben sanace işimi yapmakla yükümlüydüm. Geride kalanlar ve yaşananlar beni asla ilgilendirmiyordu.
   Mitinge az bir zaman kalmıştı. Başkan zor hazırlıklarını yapıyor ve konuşması için son provaları tamamlıyordu. Her yer didik didik kontrol edilmiş ve güvenlik tedbiri üst seviyeye alınmıştı. Başkanın konuşmasını zorlayacak hiç bir etken yoktu. Miting başladığı zaman  başkan halkının karşısına çıkıyor ve oraya gelen tüm insanları selamlıyordu. Başkan konuşmasına başlamış ve mitingi hızlı bir şekilde devam ettiriyordu. Halk vaatlerine inanıyor ve onu bu durumda bağırına basmaktan hiç çekinmiyordu. Başkan mutlu mesut konuşmasına devam ediyordu. Birden kötü birşey oldu ve başkan yere düştü. Mitinge gelenler paniklemiş ve durumun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Başkan yerde yatarken gördüğüm tek şey anlının ortasında bir deliğin olduğuydu. Başkan bir suikaste kurban gitmiş ve ölüm kurşunun hedefi olmuştu. Başkan kafası kanlı bir şekilde öylece yatıyordu. Hemen başkanın ölüp ölmediğini kontrol ettik ve kötü bir sonuçla karşılaştık. Başkan orada son nefesini vermişti ve ben onun ölmesine engel olamamış onun güvenliğini tam olarak sağlayamamıştım. Bu duruma hiç üzülmüyordum. Çünkü bunun olmasına ben karar vermiştim. Başkanı öldürenler şirketin adamları ve onun bu dünyadan silinmesini isteyen dış ülke başkanlarından başkası değildi.
   Dış ülkelere yapılan ziyaretler başkanın değilde şirketin işine yaramıştı. Onu öldürmek daha kolay ve daha hızlı bir şekilde olmuştu. İstediğimizi elde etmiş ve onu bu dünyadan alıp götürmüştük. Dış ülke başkanlarıyla  tek tek anlaşılmış ve kararın bu yönde olmasını uygun görmüştük ve istediğimizi başarıyla sonuçlandırdık. Bu ülkeyi başkanın elinden kurtarmak için yapmamız gereken tek seçenek şuydu; onu öldürmek... Bunuda tam anlamıyla yerine getirmiş bulunuyoruz.
   Köstebek olarak başkanın yanına sızmış ve bu görevi memnuniyetle yerine getirmekten dolayı kendimle gurur duyuyordum. Bu ülke artık daha iyi koşullarda yönetilecek ve her zaman daha iyi yerlere gelecek...
Şirket her zaman haklı olmuş ve doğru yolda adım atmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder