30 Eylül 2010 Perşembe

Ada...

   Zamanı gelmişti. Atalarımdan miras kalan hazineye kavuşmam için artık hiç bir neden yoktu. Hazinenin varlığından yıllardır söylenti  olarak bahsediyolardı. Hurafe olduğuna inanmıyordum. Bizim için bırakılan bir hazine olduğunu her zaman bilerek yaşamak istedim. Hazineye hiç bir zaman ihtiyacım olmamıştı. Zamanı gelmişti şimdi ona çok ihtiyacım vardı. Büyük mirasa benden önce birileri davranmadıysa , yarın hazineme kavuşmak için yola çıkacaktım.
    Bu hazinenin olduğu yer okyanusun ortalarında kıyı da köşe de kalan ,hiç bir insanın yaşamadığı ufak bir adaydı. Az çok denizcilik bilgim olduğu için ,her türlü deniz taşıtı kullanabildiğimden pusula bilmemden dolayı oraya rahatlıkla gidebilirdim. Bunun için ilk önce güzel ,büyük bir tekne kiralamam gerekiyordu.
Kiralayacak güzel bir tekne bulmuştum. Elimde ki büyük şeffaf harita da o adanın denizin neresinde olduğunu ve koordinatlarının ne yönde olduğunu gösteriyordu. Oraya bulamamam için hiç bir neden yoktu. Artık yola koyulmamın zamanı gelmişti.
    Kiraladığım güzel teknemle okyanusun hırçın dalgalarına doğru açılmıştım . Havanın durumuna ve dalganın az olmasına karşın, oraya gitmem yaklaşık bir buçuk gün sürecekti. Sonunda hazinemin olduğu adaya varmıştım. Dediğim gibi adada hiç bir insan yoktu. Etraf o kadar sessizdi ki neredeyse su da yüzen balıkların çırpınışlarını duyabilirdiniz. Ada büyük ağaçlar ve ufak mağaralarla doluydu. Hazinemin olduğu yer ise kıyıya yakın sol uç köşede kalan ufak bir mağaradaydı. Hazinenin saklandığı  gereç ise büyük bir sandıktı. ve bize miras bırakılan bu sandıktan neler çıkacaktı çok merak ediyordum. Elimde ki bilgilere göre ,kıyıdan beş dakika kadar yürüdükten sonra girişi küçük içerisi büyük mağara da yatıyordu hazinem. onu bulmama sadece dakikalar kalmıştı.
   Mağarayı bulmuştum. İçene biraz zor girdim fakat içeri doğru gittikçe mağara daha çok büyüyordu. Evet bu aradığım mağaraydı. Hazine orada dolap niyetine yapılmış bir boşlukta üstü taşla kapalı bir deliğin içinde duruyordu . Mağanın içini biraz dolaştıktan sonra o dediğim taşıda bulmuştum. O taşı yerinden oynatmam biraz zor olacaktı fakat her yolu deneyecektim. Yanımda bütün alet edevatlarımı da getirmiştim. Herşeyi deneniyordum ama bir türlü yerinden oynatamıyordum... Sonunda bir çözüm bulmuştum. Kaldıraçla orayı yerinden oynatacaktım. Bu düşüncemden ötürü olumlu bir sonuca varmıştım. ve taş yerinden çıkmıştı. Bakalım atalarımız bıraktığı hazine oradamıydı. Evet işte o sandık gözlerimin önünde duruyordu. Eski püskü sağlam bir sandık .Gel gelelim kilidini açmaya...kilidi kırmak kolay olmuştu. Sert bir aletle kilidi kırıp kapağını açmıştım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Yavaş yavaş sandığı açtım. ve içinde gördüklerim elmaslar ,mücevherler ,takılar ,altınlar antika eşyalar safirler, değerli taşlar içinde paraya çevrilecek her türlü değerli taş mevcuttu. Artık çok zengir bir insandım .Dünyada ulaşabileceğim herşeyi elde edebilirdim.
   Teknemi hazırlamak üzere kıyıya geri dönmüştüm. Biraz tamir işi olduğundan tekneyle ilgileniyordum. Rahat rahat gidebilmem için teknemin her yerini  düzgün bir şekilde tamir etmem gerekiyordu. Bir yerlerden is kokusu alıyordum ve hava da kararmış gibiydi. Arkamı döndüğüm an şok olmuştum. Çünkü adanın her yeri yanıyordu. O adada insanların yaşamadığını zannediyordum. Fakat bir sürü insan bağırışmaları duyuyordum. Ada hızlı bir şekilde cayır cayır yanıyordu.  Herşey kısa bir süre içinde yanıp kül olmuştu. Adada hiç birşey yerinde değildi. Sanki okyanusun ortasından bir ada silinmişti. Oyna ben hiç birşey yapamamıştım. Bu arada hazinem ne durumdaydı. Peki ona bir zarar gelmişmiydi ?
    Neyse ki tekneye binerken o büyük hazine sandığını yanımda getirmiştim. Biraz taşıması zor olmuştu ama hepsini son anda kurtarmıştım .Sanki o an dünyanın en şanslı insanı bendim ve bir anda dünyanın en mutlu insanı oluvermiştim. Yeni dünyama girmenin sevincini doyasıya yaşıyordum.
    -Artık onları bozdurup harcamanın, zamanı gelmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder