24 Eylül 2010 Cuma

Nereye Böyle...

   Her zaman ki gibi yine canım sıkılıyordu.Havanın çok soğuk olmasından dolayı biraz da üşüyordum. Az uyamak istedim saat de çok geç olmuştu zaten ,uyku bana iyi gelirdi. Yatakta dönüp duruyordum gözüme bir gram uyku düşmüyordu. Zamanı öldürmek için en iyisi dışarıya çıkmalıydım. Biraz kafamı boşaltıp evime dönerdim. Hava soğukta olsa temiz havanın iyi geleceğini düşünüyordum.
   Arabama atladım ve şehri dolaşmaya başladım. Kısa bir süre gezdikten sonra araba da beni boğmaya başladı. En iyisi yürümekti adım adım sokak sokak yürümek. On on beş adım ilerledikten sonra sağımda bulunan yeşil binaının ilk katından bazı sesler duymaya başladım. İşin garip tarafı ışıkların kapalı olmasıydı. Ama ben içeriden garip sesler duyuyordum saat gece yarısını gösteriyordu. Havada çok soğuktu. Bulunduğum bölgede fazla insan yaşamıyordu bu nedenle cadde ve sokaklarda pek fazla insan görmek mümküm değildi. Boyumun yetiştiği kadarıyla göz ucuyla pencereden baktım. İçeri de iki tane adam vardı simsiyah giyinmiş biri uzun boylu biri de  kısa boyu iki tane adam duruyordu. Ne yaptıklarını anlamaya çalışıyordum. Kısa boylu adam elinde siyah bir torbayla çıkmış sol kaldırıma parkedilmiş siyah renkte büyük bir arabaya elindeki torbayı bıraktı. Uzun boylu adam ise hala içeride birşeylerle uğraşıyordu. Sanırım bu adamlar hırsızdı ve bu evi soyuyorlardı.
   Evde değerli olan olmayan ne varsa almış torbanın içersine doldurmuşlardı ve onları evden çıkarıp arabaya yüklüyolardı.. Peki ben bu durumda neden onları izliyordum. Ne için  hiç birşey yapmıyordum. Oysa ki onları polise ihbar edebilirdim. Ya da yüksek sesle hırsız var diye bağırabilirdim. Fakat yapmadım yapmak da  istemedim.
   Hızlı bir hareketle torbaları arabaya yükleyip içine bindikten sonra oradan bir an önce gitmeye çalışıyorlardı. Bunu da hiç birşey olmuyormuş gibi soğuk kanlılıkla yapıyorlardı.Amaçlarına da ulaşmışlardı.Araya binmiş oradan uzaklaşıyorlardı.  Bende on metre geride duran arabama atlamıştım. Onları takip edecektim . Peki ne diye takip edecektim işte bunu bilmiyordum. Acaba çaldıkları eşyaları ne yapacaklardı şu an nereye gideceklerdi hiç bir fikrim yoktu yine de takip etmeye devam ettim. Benim onları izlediğime de anlayamamışlardı. Sahil yoluna doğru gidiyorduk. Her halde evlerine gidip çaldıkları eşyalarla keyif çatarak ve sabaha neler yapacaklarını planlıyorlardı.  Neden insanoğlu çalışıp kazanmak istemezken böyle kirli bir yola baş  vururdu. Hayata böyle mi tutunmak vardı.  İnsanların canına malına gasp ederek mi mutlu olacaklardı. Bu  kötü bir tercih ve onların seçimiydi. Ben sadece kendi hayatımı düşünmeliydim.
   Sağ tarafa doğru sahil tarafına arabayı park etmişlerdi. ve araba da ki torbaları da yere indirmişlerdi. O torbalarla gecenin bir yarısı ve denizin kıyısında ne yapacaklardı çok merak ediyordum. Arabamın içinde onları izlemeye devam ettim. Uzun boylu adam torbanın içerisinden çıkardığı telefonu denize fırlatmıştı. Kısa boylu da torbadan bir eşya çıkardı o da onu denize fırlatmıştı. Birer birer eşyaları torbadan alıp denize fırlatıyorlardı. Kahkalar içerisinde çaldıkları ne var ne yoksa denize fırlatıyorlardı. Onların yanına gitmek istiyordum. Hızlı bir şekilde arabadan inip sakin bir halde yanlarına gidip tek birşey söyleyecektim. Neler olup bittiğini o zaman anlardım işte ,artık yanlarındaydım. Beni bir an da karşılarında görünce biraz panik oldular ve kaşlarını çatmış dik dik gözlerimin içine bakıyorlardı. Şimdi ne olacaktı peki ? Ben söyleyeceğimi söyledikten sonra artık neler olacağını tahmin bile edemiyordum. Onlar birşey söylemeden direk lafa girdim. Beyler! Siz bu eşyaları çaldınız yabancı bir evi sömürmüzdünüz peki elinize ne geçti.
 Alaycı bir tavırla verilen cevap şu oldu;
Atıyoruz ya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder