21 Eylül 2010 Salı

Kimsin Sen...

     Yavaş yavaş akşam oluyordu. Bir iş görüşmesinden çıkmış evime doğru ilerliyodum.Açta değildim. Mesefeyi kısaltmak için caddeden gitmek istedim. Sol kaldırımdan mesafeli adımlarla evimin yolunu tutmuştum. Sadece yürüyordum birinci direk ikinci direk ağaç trafik lambası derken adımlarım biraz daha hızlanıyodu. Hava iyice kararmıştı ve yağmurun başlayacağına işaretti.
   Sarı binanın sol köşesinde ,deri ceketli siyah kasket takan uzun boylu bir adam bekliyordu. Birden gözlerini bana doğru çeviriverdi. Bakışları o kadar keskindi ki sanki benimle konuşuyor gibiydi. Bende ona göz ucuyla yarım bir bakış attım.Yürüyordum ,artık o siyah ceketli adam artık benim gerimde kalmıştı. Sadece anlık bir bakış olmuştu bana göre, onun bakışları ise öyle olmamış bunu yürürken anladım. Kafamı hafiften geriye doğru çevirdiğimde onun da peşimden geldiği gördüm Ne oluyordu ? Bu adam kimdi ? Kafamda soru işaretleri anlamsız benimsemeler dönüp duruyordu. Ne diye beni takip ediyordu ne istiyordu benden. Hiç birşey bilmiyordum.
   Yağmur ufaktan çiselemeye başladı. Adımlarımı hızlandırırken o bana daha çok yaklaşıyodu. Ya dönüp kimsin sen diye soracaktım . Ya da adam kendi yolundadır benimle işi olmaz birazdan sol köşeden dönüp kendi yolunu tutar diye umuyordum. Bu kovalama git gide benim açımdan daha korkunç bir hal almaya başladı. Ve kararımı vermiştim. Dönüp arkama kimsin sen! diye soracaktım ne olacaksa olsun derdi neymiş anlamalıydım. Ani bir hareketle seri bir şekilde dönüverdim. Alnımda büyük bir acı hissettim .Elimi başıma doğru bir attım ve kanlar içersindeyim. Kaşım yarılmış alnımda feci bir şekilde şişmiş haldeydi. Acılar içerisinde kıvranırken aklıma o deri ceketli adam geldi .Sahi ben onunla konuşmak için arkamı dönmüştüm. Peki o şimdi neredeydi. Etrafı seyretmek istedim .Gökyüzüne doğru baktım .Hava aydınlıktı ve yağmur da yağmıyordu. Kolumu kaldırıp saatin kaç olduğuna bakmak istedim .Saat daha öğleni bile geçmemişti. Peki o adam kimdi ? Ben ne diye kaçıyordum.
   Anladım ki ne peşimde bir adam var ne de ben iş görüşmesinden geliyorum. Adım adım kaçtığım, ise uzunca trafik lambaları  ,ağaçlar ve sokak direkleriydi. veyahut kendi gölgemden kaçmak istiyordum.Tam olarak anlayamamıştım. İş görüşmesi diye  de çıktığım yer ise yolunu hiç bir zaman bulamayacağım ıssız bir köşede kendi çarkıyla dönen bir aile lokantasıydı.
  Yine de ben, o deri ceketli adamın kim olduğunu  merak ediyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder