31 Aralık 2023 Pazar
31 Aralık 2022 Cumartesi
31 Aralık 2021 Cuma
10 Eylül 2021 Cuma
Günler.
Nasıl geçiyor günler?
1.gün
Bugün erken uyandım. Diğer insanların her gün erken uyanma gibi bazı rutinleri olur. Benimki sadece bugüne özeldi. Gözümü açtığımda saat 07:30'u gösteriyordu ve bu benim için erken bir uyanış oldu.
2.gün
Bugün sadece kendi iç sesimi dinlemeyi istedim. Dışarıdan gelen seslere kulaklarımı tıkamak ile meşguldüm.
3.gün
Havaya aldırmıyorum bugün çünkü yağmurun üzerime yağmasını seviyorum. Yağmur bana hep eski sevgilimi hatırlatıyor.
4.gün
Bugün şunu fark ettim. Bir şarkıyı üst üste 13 kez dinledim ve nedense 14'üncü kez dinlemeyi doğru bulmadım.
5.gün
Bugün sadece yürüdüm. O kadar çok yürüdüm ki ayaklarımın artık beni taşımak için bu kadar istekli olmayacağına eminim.
6.gün
Denizi seviyorum suyun hafifçe dalgalanırken çıkardığı ürkek sesi, sonsuz maviliğin hiç bitmeyecek kadar uzaklıkta olmasını seviyorum. Bugün sahilde biraz oturdum ve nereye baktığımı siz iyi biliyorsunuz.
7. güm
Bugün en sevdiğim yemeği yiyorum. Genelde en sevilen yemekler çok açken daha lezzetli gelir. Annem en sevdiğim yemeği bildiği için bugünlük beni mutlu etmek istemiş.
8. gün
Ne sıkıcı bir gün değil mi?!!! Diğer 7 gün gibi. Tadı yok.
9. gün
Bugün üzerime yakışacağını düşündüğüm kıyafetlerden alıp önem arz edecek günlerde giymek için prova yapmalıyım. Umarım çok yakışır.
10. gün
Bugün bir arkadaşımla buluşacağım. Onunla buluşmak bana her zaman iyi gelmiştir. Çünkü onunla her şeyi konuşabiliyorum. Peki ya o?
11. gün
Bugün hoşlandığım kızı yanımdan geçerken gördüm. Ve aynı gün içerisinde farklı zaman dilimlerinde birkaç kez daha gördüm. İlk ikisi tesadüf olabilir ama üçüncüsü değil.
12.gün
Bugün hoşlandığım kızı düşünerek geçireceğim. Hayallerimin içerisinde ona fazlasıyla yer var.
13. gün
Kapıyı açıyorum. Kapıyı kapatıyorum. ( | )
14.gün
Bugün "hayal kırıklıklarının tümü"yle yüzleştim. Epey can sıkıcıydı.
15. gün
İnsanlar ...
16. gün
Bugün her şeyin belirsiz olduğu gün sonunun nasıl biteceği tahmin edilemeyen bir gün oldu. Her şeyin belirsiz olması beni biraz gerer ve bundan hiç hoşlanmam.
17. gün
Bugünü anlatacak bir şey bulamıyorum. Öyle bir gündü ki öyle olması gerekiyordu ve öyle oldu. Anlamı yok.
18. gün
Bugün çok fazla renk gördüm. Birbiriyle uyumu olmayan çeşit çeşit renkler; mavi, sarı, kırmızı hatta siyah, fuşya, lila, turkuaz,yavruağzı ve kahverengi gibi...
19. gün
Bugün hoşlandığım kıza açılacağım ve söylemek istediğim şeyleri söyleyeceğim.
20.gün
Bugün yaş ortalaması bir hayli yüksek insanlarla bir aradayım. Ömrünün sonlarına doğru gelmiş yaşam sevinçleri sona ermek üzere olan insanlar. Benim gibi...
21. gün
Doğum günün kutlu olsun. İyi ki doğdun! ve bu dünya için önemli birisin.
22. gün
Sırtımda çantam, terazimde düşüncelerim, kalbimde parçalarım, ne kadar ağırlıkta olduğunu bilmiyorum. Ağır işte.
23. gün
Neşeliyim, neşem karanlık yerlere ışıklar saçıyor gibi. Bugün mutluyum evet evet. Sadece bugüne özel olsun istemem çünkü böyle fırsatlar her zaman insanın başına gelmiyor
24. gün
Hoşlandığım kız beni reddetti.
25. gün
Bugün bir toz bulutu olup gökyüzünde kaybolmak istiyorum.
26. gün
Gülen çocuklar görüyorum, dişleri küçük, saçları dağınık, elleri pis. Çocuklar işte; onlar gülsün oynasın mutlu olsun. Bugün çocuklarla oyunlar oynadığım kısacık bir gündü.
27. gün
Bugün bir mektup aldım. İçi boştu.
28. gün
Sanki her şey bugün
29.gün
Bitiyor gibi.
30. gün
Daha yaşamadım ki sonunu getireyim.
Günlerin tragedyası. 1-30-365./
10 Mayıs 2021 Pazartesi
Ayıcıksam günahım ne?
Bizi fabrikalar hazır hale getirdikten sonra güzel bir şekilde ambalajlar ve daha süslü ve göz alıcı bir hale dönüştürür. Sevimli ayıcıklar o dakikadan sonra biraz daha havalı olur. Kutusunda bile ayrı bir hava vardır. Ya bir oyuncakçının tezgahında sergilenir ya da bir depoda dağıtıma gitmek için aylarca kapalı olan kolilerin içerisinde bekletiliriz. En sonunda birinin kucağında buluruz kendimizi. Ne kadar kalacağımızı ne sahibimiz ne de bizler bilebiliriz. Her ne kadar bizden çok olsa da, ne kadar çok birbirimize benzesek de, hepimizin kendi içinde kocaman bir yalnızlığı vardır. Çünkü biz biraz da yalnızlığı temsil ediyoruz. Yalnız olan ufak bir çocuğun en yakın arkadaşı bazen ise tek arkadaşı ya da sevgiliden geriye kalan eski bir anı olarak kalıyoruz. Birine ait olmanın en güzel yanı ne biliyor musunuz? En güzel yanı sahiplenmemiz ve bir ismimizin olması, sahibemiz bizi avucunun içine aldıktan sonra, hemen bize bir isim takar ve ilk günler en sevilen arkadaş biz oluruz, bize isimlerimizle bile seslendikleri olur. İşte o zaman kendimizi yalnız hissetmeyiz. Bizim yalnızlığımız odada kimse kalmadığı anlarda başlar. Biz çok yalnız kalırız hem de çok...Kenara itildiğimiz de olur bazen ise bir köşede unutulup gideriz.
-Ben de o gün güzel bir şekilde hazırlanıp süslenmiştim, kime gidecektim acaba? Güzelce ambalajlanıp bir kutunun içerisine kondum. Karton kutumun üzerine kanserojen madde olmadığım, makinada yıkanamayacağım, 3 yaş ve üzeri çocuklar için uygun olduğum bile eklendi. Belki garanti belgem bile vardır. Hani olur ya belki polyesterim içime fazla gelmiştir bir anda dikişlerim patlar popo bölgemde bir açık meydana gelir. Geri gönderilirim. İade edilen geri dönüşü olan bir ayı olmak istemem. Ben sevimli bir ayıcığım ve görevim görüldüğüm andan itibaren insanları mutlu etmek. Belki en anlamlı ve en güzel hediye olurum kim bilir.
Hoppaaa şimdi gidiyorum bir çift soğuk elin içine bırakılmaya acaba nereye?...
31 Aralık 2020 Perşembe
20 Ağustos 2020 Perşembe
Hayata ve Sana
Hayat_a:
Yeniden dünyaya gelmeyeceğimizi düşünerek yazıyorum. Bir daha bu günlerin yaşanmayacağını varsayarak. Bu günler bir daha geri gelmeyecek ve ben burada olmayacağım. Uçurumun kenarında ayaklarımı sallandırırken yerle gök arasında bir karışıklık mesafe varmış gibi geliyordu hayat bana. Her mesafe biraz daha yakınlaşmış ve biz dünyanın sonuna gelmişiz gibiydi sanki . Bir yanım akıllı bir yanım değil. Fazla zeki sayılmam yarım akıllı diyebilirim. Bir tarafım eksik bir tarafım hiçbir zaman tamamlanamadı. Hislerimi aradım yıllar boyunca, nerede kimde diye, en nihayetinde bulamadım. Düşünce bankasına yatırdım tüm birikimimi. Belki ihtiyacım olur belki değerlenir, ileride kullanırım diye. Yıllarca öylece bankanın içinde durdu kaldı. Bir an olsun harcamayı düşünmedim. Düşünecek zaman dahi olmadı. Düşüncelerimi hep öteye sıkıştırdım hep orada sakladım. Sonra düşünürüm dediğim her şey beride kaldı. Düşünce bankası kendim için çok güvenilir bir yer çünkü tek ve kıdemli müşterisi benim. Ve ben gidince mirasım da benimle gidecek en güzel yanı da bu. Düşünce bankası tüm düşünceleri itina ile saklar ve biz isteyene kadar da ona dokunmaz. (ufak bir anı geliyor) Geçen gün bir kediye "Naber kedi?" diye seslendim. Kendisinin isminden bihaber olduğunu düşünerek. Kediler onlara naber kedi diye seslendiğimizin farkında bile değil. Hatta sahipleri tarafından bizlere konulduğu gibi isimleri bile var. Ama onlar kedi oldukları gibi isimlerinin pamuk, ponçik, zilli, ferhunde olduğunu bile bilmiyor. Biz her şeyi biliyoruz ama hala kim olduğumuzun bile farkında değiliz. Hayattayız fakat neresindeyiz bilmiyoruz. Belki bilenler vardır fakat onlar şu an evinde duvarların ne kadar düz olduğunu anlamaya çalışıyor da olabilir.
Sen köşesi;
Sana ne desem bilmiyorum. Hayatın, istasyonlarında mola bile vermeyen bir tren gibi akdığı zaman dilimlerinin birinde girmiştin hayatıma ve yerleşmiştin bir en özel köşesine. Yerin de güzeldi uzaktan bakıldığında. Başlarda her şey iyiydi hoştu ama birden değişimin kendisi gibi 0 da değişti. Nereden bilebilirdim ki hayatıma çıkmak için girdiğini?.. Tabi bir şeyler başlarken bitecekmiş gibi gelmez en başlarda. Bir şeylerin her zaman sonlanacağını biliriz ama yine de en sonuna kadar bitmesini bekleriz ya işte öyle. Hep bir yanımda vardın. Tamamlarsın sandım tüm eksiklerimi. Seninle konuşmayı bir şeyler anlatmayı severdim. Doldurdun içimi huzurla, sevgiyle ve sonra bir toz bulutu gibi kayboluverdin. Bir ay ışığı gibi gecenin koynuna yerleşmişken kararıvermesini de çok iyi bildin. Işığın gecenin en güzel rengiydi ama sanki bir tuşla kapanmış oda lambası gibi bir anda kararı verdi. Böyle Tuna Kiremitçi gibi romantik, ezbere basit cümleler kurmayı sevmem ama şu an gelişi güzel yazmayı dert edindim. Hayata ve sana yazarken teşekkür mü etmeliyim veda mı etmeliyim bilmiyorum. Hayatta en çok kullandığım kelimeler; (sırasıyla) sanırım, bilmiyorum, acaba? konuşurken bile kendimden emin değilim. Hiçbir zamanda olamadım. Yalnız sen köşesinde seni ağırladığım için bir yandan mutluyum aslında.
"ve"
Bir bağlaç olarak aramızda gezinen ve hemen hemen her cümle arasında kullandığımız "ve" işte en sonu sana bırakıyorum. Çünkü sana ve hayata bir şeyler anlatırken son olarak sana da bir şeyler söylemek gerekiyordu. Hayatım boyunca hiç aklıma gelmeyecek insanlar, beynimde ufacık yer bile kaplamayanlar bana sanırım en çok zorluğu siz çıkardınız. Sizlere yer açmak bile istemiyorum. Sona duygusal bir şeyler saklamak istedim ama bulamadım. Duygularımı hangi ağaç altına gömmüştüm, üstünden kaç mevsim geçmişti, yerine manzaralı bina mı yapıldı hiç bilmiyorum. Adresi ben de yok eğer bir gün bulursam toprağın ya da taşların altından bulup çıkaracağım. Bir de çıkarsa işte siz beni o zaman görün. (Eğer görebilirseniz)
Bunca can döner mi geriye? Hayat bize şu an yaptığını tekrar yapar mı, aynı şeyleri tekrar yaşar mıyız bilmiyorum. Düşüncesi bile insanı tüketmeye yetti ve arttı bile. Yeniden dünyaya gelsem yeniden seninle tanışır mıyım, oraya büyük bir soru işareti bırakalım (?) Bilinmez, belki de ben bir böcek olurum kim bilir? Sen ise bir yonca.
Şimdi gideceksek eğer nasıl geri döneceğiz dünyaya...
Güzel bir kutlama. İyi ki yazdım!...
öyyyflesine
26 Aralık 2019 Perşembe
Seviyorum anlasana...
5 Ocak 2019 Cumartesi
Öylesine...
31 Aralık 2018 Pazartesi
10 Aralık 2018 Pazartesi
Adı kaldı YOKLUĞUNÛÑ
10 Ağustos 2018 Cuma
Uk-de.
Üstümde koca bir gölge, hayat ağacının tam karşısında oturuyorum. Dalları tüm dünyayı kucaklayacak büyüklükte, uzunluğu aya merdiven dayayacak kadar. Gövdesi yaşlı bir köpeğin yüzü kadar eski ve buruş buruş, asırlar önce terk edilmiş kasaba yalnızlığı gibi kimsesiz. Hayat ağacı: bir zamanlar mezarların üstüne gölge ederdi. Gündüz ağlamaların, yakayışların ve geceleri sessizliğin bir parçasıydı, rüzgar hariç... Issızlığın ortasında öylece duruyoruz. Buraya kendimi gömmeye gelmiştim. Her şeyi geride bırakıp yüzleşmeye ve bana buraya kadar eşlik eden iyi ve kötü hatıralarımı toprağa gömerek sonsuzluğa gidecektim.
Şimdi ellerimi toprağa gömüyorum, ardından hayatım boyunca peşimi bırakmayan, hatırlamak istemediğim, fakat o her kötü anda karşıma çıkan, hafızamdan silinmeyen anıları hızlıca toprağın akışına yolluyorum. Yarım bıraktığım tüm işleri, eksik kalan tüm hayallerimi, yapmak isteyip yapamadığım bir hevesle başlayıp bitiremediğim, içimde ukde olarak kalan her şeyi yavaşça buraya gömüyorum. Kuruntular, kalp kırıklıkları, öfke, ihanet, vazgeçiş ve kontrol edemediğim tüm duygular artık toprağın altında ve benimle olmayacak. Onlara veda etmenin zamanı çoktan gelmişti. Ve sadece bir organ olarak içimde beslediğim atar damar, nefes almamı sağlayan ve beni hayatta tutan ama unutalı çok olan kalbim seninle de vedalaşıyorum. İçime dert olan tamamlayamadığım ve yarım kalan o kadar çok kırgınlığım var ki hepsini buraya bırakıp unutulmasını sağlayacağım. Günahlarım ve hayallerim toprağın altında sonsuza dek kalacak. Hayatın benden aldıklarını buraya gömmenin zamanı gelip geçiyordu bile. Ve hayat ağacının gölgesi öyle büyüktü ki en keskin rüzgar bile dallarını hareket ettiremiyordu, çekip gidemiyorlardı buradan sonsuza dek burada beraberiz artık, çünkü toprağın altında hepimize yetecek kadar yer var...
Rengarenk hayatın ardında çok fazla koyu renkle iç içeydim. Kalbim bu çarpışmayı daha fazla kaldıramazdı. Ona bu kötülüğü yapamazdım. Çok fazla hasarlı bölgeye sahip olsa da benim de bir kalbim vardı, beni bırakalı uzun zaman olmasına rağmen. Onu arayacak gücüm yoktu ve gittikçe birbirimizden uzaklaştık. Susmak saklamak mı yoksa söylemek istememek mi? Hep bunu aradım. Ardımda çok fazla acı vardı ama hiç iz bırakmadım. Bu yük gittikçe ağırlaştı ve benden çok şey aldı. Küçükken annem hep erken yat erken kalk derdi. Hayatımın büyük bir bölümü uyanıktım ve hep uyanık kalmak zorundaydım. Tükenen hayatın ötesine geçmiştim ve yitirdiklerimin mezar taşına gidip sizden özür dilerim yazamazdım. Sevgi hep bir kutunun içinde saklıydı ve ne zaman çekildiği belli olmayan siyah beyaz eski bir fotoğrafın hatırlanamayacağı tarih kadar uzaklıktaydı. Şimdi burada ve toprağın altında tükenmiş sevgi yeşermemek üzere sonsuzluğa gidecek. Her şeyi bırakıp burada çürümeyi bekliyor olacağım. Ölüme bir nefes kadar yakınım.
Artık geçmişe, hatırlamak istemediklerime, unutmaya çalıştıklarıma, yarım bıraktıklarıma ve benimle olmayan duygularıma veda edebilirim. Hayat ağacının tam karşısında, büyük yaprakların gölgesinde her şeyi terk edip kendimi buraya gömüyorum. İçimde yarım kalan ukdeyle…
Bu yazı; ardında yarım hikayeler taşıyanlara, çıktığın yolların girdabına kapılıp yolunu kaybedenlere, başladığı işin sonunu bir türlü getiremeyenlere, her seferinde mağlup olmasına rağmen denemeye devam edenlere, gerçekleşmeyecek hayalleri düşününce yüzünde tebessüm oluşturarak mutlu olanlara, söylemek istediklerini içinde uk-de olarak saklayanlara, gelsin. Ve Rb’ye ve bana ve sana ve herkese…
Bir gözyaşı damgası kadar küçük olan hikayenin sonu böyle biter mi?..