TragedStreets isimli
bloğun yaratıcısı ile TipsyChannel ailesi olarak keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür
ederiz. Hemen blog ve yazılarınız hakkında sohbete başlamak istiyorum.
İlk olarak neden blog
yazarılığı önce onu soralım?
Yazmak güzel bir eylem. Yazarken her zaman özgür oldum.
Yazmayı seviyorum. İçimdekileri dökebildiğim bir sayfamın olması çok güzel bir
şey.
Ne zaman başladığınız
blog yazmaya ve buna nasıl karar verdiniz?
Eskiden sosyal medya kanalları pek aktif değildi. Güncel
kullanılan bir tek Facebook vardı. İnsanlar başka bir heyecan arayışındaydı.
Kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir yer arıyorlardı. Twitter pek
popüler değildi. Zaten İngilizceydi ve anlatılacak şeyler kısıtlıydı. İnsanlar
kendilerine ait bir şey olmasını istiyordu. Blogger, tumblr ve wordpress tarzı
siteler bir anda popüler oldu. Bedava site sahibi olmak insanların ilgisini
çekti, haliyle benim de öyle. Kaliteli blog yazarlarından etkilendim ve ben neden
yapmıyorum diye düşündüm. Ve böylelikle bu siteyi açmaya karar verdim.
Peki neden blog ismi
TragedyStreets özel bir nedeni var mı? Neden kulağa daha hoş gelecek Türkçe bir
sayfa ismi tercih etmediniz?
Aslına bakarsanız özel bir nedeni yok. Sadece isim bulamadım
diyelim :) Ne
bileyim;satır başı, sayfamdan dökülenler, bir insanın öyküsü, hikaye
pınarı vs. gibi isimler beni pek etkilemedi. Ben de uzun süredir kullandığım bu
ismi tercih ettim özel bir nedeni yoktu.
Blog’da sadece hikaye
yazıyorsunuz sanırım. Neden hikaye yazmayı tercih ettiniz?
Evet bloğu hikaye bloğu olarak
açtım. Çünkü hikaye yazmayı seviyorum. O yüzden burada yazdığım hikayelere yer
veriyorum
İlk hikayenizi 2010 yılında yayınlaşmışsınız ve epey de hikaye
yazmışsınız. Sonraki yıllarda hikayelerin sayısı azalmış. Yazacak bir şey mi
bulamadığınızdan dolayı mı?
Yoo yoo alakası yok. Siteyi ilk
açtığımda kendimle bir iddiaya girmiştim her gün sitede 1 hikaye yayınlayacağım
diye. Sonra bir sayıda karar kıldım. 30 gün boyunca 30 ayrı hikaye yazacağım
diye kafamda kararlaştırdım. 30 gün boyunca her gün 1 hikaye yazdım. Sonra
görevimi tamamladım bilinciyle biraz hikaye yazmaya ara vermeliyim dedim.
Bu aranız 4 yıl sürmüş.. Ne oldu
da 4 yıllık bir ara oldu ve sonra tekrar hikaye yazmak aklınıza geldi?
Evet epey uzun sürdü. Sanırım hikaye yazdığım sıralardaki heyecanımı kaybetmiştim. Hayatın telaşları araya girdi bir sürü tuhaf şey oldu ve burada yazmaya uzun bir süre ara vermiştim. Sonra yağmur isimli hikayemden sonra hikayelerimi ara ara yayınlamaya başladım. Artık canım istediğinde hikaye yazmaya karar verdim. Yazmak istediğim anlarda yazmak istedim ve bu böyle devam etti. Hiçbir zaman evet bugün bir hikaye yazmalıyım, oturayım da bir hikaye yazayım, bu yıl az hikaye yazmışım diye düşünmedim. Sadece yazmak istediğim anlarda yazdım. Kafamda biriktirdiğim şeyleri döktüm satırlara. Hepsinin içinde gizli bir hikaye daha var aslında. Tabii bunları sadece ben biliyorum. Dolu dolu olduğum zamanlarda duygularımı hep buraya boşalttım. Eğer ben uzun bir şey yazıyorsam bilin ki çok dolmuşumdur.
Aralarında sevdiğiniz, bu hikayeyi ayrı seviyorum dediğiniz hikayeler
var mı?
Aslında yazdığım tüm hikayeleri seviyorum. Hepsi benim çocuğum gibi :) 2010 yılında yazdıklarımın ayrı bir tadı var. Daha basit, daha sade, çok fazla yalın şeyler. Yağmur hikayem güzeldir mesela ayrı bir hikayesi var. Dokunmak, Bir avuç yaşam, Rüzgar sesi, Gökyüzü, sevgili günlük, yarım kalan tüm hikayeler gibi vs. hepsi sevdiğim hikayelerdir. Hiç birinin diğerinden farkı yok. Hepsi özel. hepsi benim hikayem.
Hikaye yazarken nasıl metotlar uyguluyorsunuz? Okuyucuya göre mi yazıyorsunuz
kendinize göre mi? Bir hikaye nasıl doğuyor onu öğrenmek istiyoruz…
Ben aslında içimden dökülenleri
yazıyorum. Yazdıklarım içinde başka hikayeler de barındırıyor. Bunlar benim iç
dünyamın dışa vurumu gibi. Aklımda ne varsa onu yazıyorum ve sadece yazmak
istediğim anlarda yazıyorum. Kafamda önce sözler oluşuyor, ufak ufak notlar
alıyorum, o notlar sonra birleşiyor, karakterler giriyor için işine, mekanlar
anlatım tarzı, giriş gelişme sonuç,
hikayenin seyri. İlk önce hepsini kafamda yazıyorum. Kafamda yazdığım
şey 3 gün de sürebiliyor 1 hafta da kafamda bitirdiğim an işin sonrası satıra
dökmeye kalıyor. Satırlara dökülünce de bir hikaye olmuş oluyor. Genellikle tek
bir ana karakter seçerim hikayelerimde ve onun kısa bir öyküsü anlatırım. Bu ufak hikayeye kahramanın bir gününü de
sığdırabilirim koskoca ömrünü de o benim hikayemin sadakatine bağlı nasıl
istersem öyle sonuçlandırıyorum. Yazmayı hep sevdim bunlar sonra da hep
seveceğim galiba…
Esinlendiğiniz örnek aldığınız yazarlar var mı? Sizi yazarken ne
etkiliyor mesela?
Tabii ki örnek aldığım ısrarla
takip ettiğim yazarlar var. Okuduklarımdan etkilenirim mesela. Okudukça daha
çok yazma isteğim artar. Değişik fikirler gördükçe o hayal dünyasının içinde
bulurum kendimi. Yaşadıklarımdan, okuduklarımdan hep bir parça vardır
yazdıklarımda. Ben neden böyle şeyler yazmıyorum dürtüsü girer içime, sonra
hikaye gelir. Hayattan izler bulabilirsiniz yazdıklarımda. Hatta içinde kendinizi
de görebilirsiniz.
Peki uzun hikayeler veya kitap yazmayı düşünüyor musunuz?
Hayır düşünmüyorum. Öyle bir
planım asla olmadı.
Peki bir dergide veya gazetede köşe yazmayı düşündünüz mü?
Hayır onu da düşünmedim. Yazmayı
hep sevdim ama şurada, burada yazmalıyım diye bir kaygım hiçbir zaman
olmadı. Burası sadece benim dünyam
çünkü. Aslında bu siteyi kendi kendime yazıp sonra okuyayım diye açtım. Bir anı
defteri ve bir günlük gibi kullandım. Okuyanlar olduysa ne mutlu bana. Ama ben
kendimi geliştirmek yazdıklarımı tekrar tekrar okumak için buraya geldim.
Sitemin en istikrarlı okuyucusu benimdir sanırım. :)
Peki sizi bir yerlerde yazarken görmeyecek miyiz?
Sen bu soruyu ısrarla sormaya devam edeceksin sanırım. :) Bence görmeyeceğiz. Hayat bizi nereye sürükler bilemem ama belki görebiliriz. Fakat benim böyle bir planım yok. Birileri kapımı çalarsa duruma göre tabii ki değerlendirmeye çalışırım.
Peki neden siyah bir blog sitesi? Pek fazla siyah temalı site görmek
zor. Okuyucular yazılarınızı okurken zorlanmıyor mu?
Okuyucular zorlanıyor mu zorlanmıyor
mu onlara sormak lazım :) Okumak isteyen her rengi her yazıyı okur. Siyah olmasının nedeni içinde
yazılanlarla alakalı. Pek bir karamsar ve siyah bir yer burası. Biraz pesimist
ve melankolik. Yani içeriğe göre bu renk çok normal. Bir de ben blog açmadan
önce arkadaşımın bir blog sitesi vardı onunda tasarımı bembeyazdı. Ben de bunun
tam tersi bir blog açacağım simsiyah olacak ve hiç değiştirmeyeceğim demiştim
ve o gün bugündür temayla ve sitenin renkleriyle oynamadım. Oynamayı da pek
düşünmüyorum. Böyle kalabilir fakat mobil versiyondaki tasarımları hep
değiştiriyorum. Oradan daha rahat okunabiliyor.
Sitenizde yeni hikayeler görebilecek miyiz? Şu an yazım aşamasında olan hikayeleriniz var mı?
Yakında, yakında göreceğiz...
Buradan okuyuculara bir mesajınız var mı?
Sitenizde yeni hikayeler görebilecek miyiz? Şu an yazım aşamasında olan hikayeleriniz var mı?
Yakında, yakında göreceğiz...
Buradan okuyuculara bir mesajınız var mı?
Okuyucum var mı pek bilmiyorum ama
okumayı sevenlere bir mesajım olabilir. Okumaktan araştırmaktan hiçbir zaman
vazgeçmesinler. Okurken seçici olmasınlar. Gazete, kitap, dergi, şiir vs. ne
varsa önlerinde buldukları her yazıyı okusunlar. Öğrenmekten vazgeçmesinler. Bu
şimdi çok uzun okunmaz demesinler. Anlamasalar bile okusunlar. Severek yapılan
her eylem güzel sonuçlar verir.
Peki son olarak "özel soru" bugüne kadar hayattan ne öğrendiniz?
Kabullenmeyi.
Bizi konuk ettiğiniz ve röportajımızı keyiflendirdiğiniz için teşekkür ederiz. Çok özel bir sohbet oldu ve bizi çok güzel ağırladınız. Yeni hikayelerde görüşmek dileğiyle..
Bizi konuk ettiğiniz ve röportajımızı keyiflendirdiğiniz için teşekkür ederiz. Çok özel bir sohbet oldu ve bizi çok güzel ağırladınız. Yeni hikayelerde görüşmek dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder