31 Ocak 2015 Cumartesi

Zamanlama

       Üzgün olduğum günlerden birinde, hatta çok ama çok ve çok üzgün olduğum bir günde vücudumun dinlenme istediğini geri çevirmemek adına, kaldırım kenarına oturdum. Ağzımdaki lacivert tat ne zamandır gitmiyordu. Günün her zaman ki gibi bana fayda getirecek anlam ve önemi yoktu. Öğleden sonrasının olmadığı bir gün gibiydi. Gökyüzünde, tamda suratıma doğru inen ayran tadında bir sıcaklık vardı.  Yorgunluğun belirtisi ile kaldırıma vinçle inmiş gibi tam randımanlı inmiştim. Paçalarımdan üzgünlük kalıpları ağırlığınca akıp gidiyordu. Çevreye verdiğim zararın farkında bile değildim.
Birden ani bir yavaşlık ile kafamı kaldırdığım vakit, beynimde yanardağlar patladı, şimşekler çaktı, kalbime pergeller saplandı, yeryüzünde uçan tüm kuşların kanatları kopmuştu sanki.  Yoğun bir iç bunalım geçirdim. Kan dolaşımım birbirine dolandı. Derin bir heyecan sardı bedenimi, üzüntü veri tabanımda, yüksek trafikli bir artış oldu. Ayaklarımın ise nerede olduğunu bile bilmiyorum.
Onu gördüm, etrafta milyonlarca nesne olmasına rağmen sadece ona odaklanmıştım. Gözlerimi hareket ettiremiyordum. Zaman ve tarihin yaprakları o an için tüm dünya için silinmişti. Bu görüşün tarifini bulabilmek için istediğiniz kadar tarih kitapları karıştırabilirsiniz, fakat bu ana dair hiçbir iz ve hiçbir his kaydı bulamazsınız. Kalbimin attığını yeniden hissettim.
 Ve düş kırıklıkları biriktirmiş bir ay parçası kadar üzgündüm.
Benimle olduğu günlerde ki gibi değildi sanki görebildiğim kadarıyla çok değişmişti. Sonbahar kokan rengine eşsiz bir güzellik daha katmıştı. Birlikte çok güzel anılar biriktirmiştik.  En güzel zamanlarımızı hep beraber yaşadık. Şimdi ise karşımdaydı. Tam karşımda. Pantolonumun paçalarına biraz daha üzüntü birikiyordu. Ayran tadı sıcaklığının yüzümde biriktirdiği ter, boynumdan aşağı doğru ilerlerken kalbimin üzerinden geçerek hisli damlalarla akmaya devam ediyordu. O ise şimdi daha güzel ve daha farklı olmuştu. Tam da yerine göre davranıyordu. Olması gerektiği gibiydi. Kusursuz görüntüsünün altında pişmanlıklar yatmıyordu sanki. Ellerime bakmayı bile akıl edememiştim.  O an sadece bende bıraktığı izleri görüyordum.
Yerine çoktan alışmış ve yeni hayatına ayak uydurur gibiydi.
Bende ki üzüntünün şiddeti ise hala büyüktü. Sahibi/lerine benziyordu.
O gün anladım ki bisikletimi satmakla çok büyük bir hata etmişim.
Benim eskiden güzel bir bisikletim vardı artık yok.
Böyle hatalar yapmamam gerektiği bir kez daha kanıtlandı.
Pişmanlıklarıma yenilerini eklememek ümidiyle başımı öne eğdim.
Üzüntülerimle çevreyi yine fazla kirletmiştim.
Hayattan bir kayıp daha attım üstüme.
Kalktım ve gittim.
Biraz yalnız kalmalıyım..